Anneliğin ilk iki yılının 7 si |
İşte geçen gün birden bire dökülüveren ve Yoga Dergisinde de yayınlanan yazım aşağıda.
ANNELİĞİN İLK 2 YILINA DAİR 7 GEÇEK
Oğlum
2 yaşını geçti, bağımsızlaştı ve ben de gerçekten farklı bir sürece girdiğimi
hissediyorum. Geriye dönüp baktığımda ise bebekli hayat konusunda gördüğüm yedi
önemli nokta var. Çünkü bebek doğurmak fiziksel doğumdan öte bir şey. Keşke
doğumdan önce tüm kadınlara anlatılsa dediğim yedi konu şöyle:
1-Anneliği
doğurmak
Eskiden,
kadınlar hamile kalmadan önce, kadınlıkları ile ilgili ruhani yolculuğa
çıkarlarmış, meditasyon, bilgi edinme vb. çünkü bebekle birlikte bu ruhumuz bir
anne doğuruyor. Teknik değil, anneliği ve o bebeği karşılamak için daha içsel,
daha öz bir hazırlıktan bahsediyorum.
Osho,
bebek yaptığımız sırada kendi değerimizle, özümüzle ve kendi kadınlığımızla ne
kadar bağlantılı isek o kadar yüksek bir ruhu davet ettiğimizi anlatır. Bu
durumda, bazı kabilelerde, evlilik öncesi o ilginç ritüellerin yapılıyor olması
kulağa çok mantıklı geliyor. Günümüz dünyasında da, kadın farkındalığı ile
ilgili atölye çalışmaları her geçen gün artıyor. Bununla ilgili ufak bir
dönüşüm geçirmiş biri olarak, bu çalışmaların gerekliliğine çok inanıyorum ve
keşke daha fazlasını yapabilmiş olsaydım diyorum. Sevgi ve adanmışlık haline
yer açıp, dengeyi nasıl bulacağımız konusuna hazırlanmış olmak ne kadar da
önemli.
2-İyi
anne, kötü anne
Biz
sadece, anneliğin ne kadar yüce, ne kadar muhteşem bir şey olduğunu duyuyoruz.
Evet, muhteşem, fakat onu asıl muhteşem yapan şey, tüm zorlu yanlarına rağmen o
koşulsuz sevgiyi içtenlikle sürdürebiliyor olmamız değil mi?
Doğumdan
hemen sonra başlayan sorunlar ya da sorular kendimizi suçlamamıza sebep
olabilirler. Oysa sorunlar normaldir. Bebeğimizin huyu her gün hatta her an
değişim gösterebilir ve onun değişimi karşısında bizim anneliğimiz değişime
uğrar. İyi zamanlar ve kötü zamanlar, yanlışlar ve doğrular… Bunların hepsi
normaldir. Çocuğumuz büyürken biz de büyürüz. Keşke, anneliğin nasıl güzel bir
duygu olduğu yanında, karşılaşabileceğimiz sorunlar ve ruh halleri ile, destek
istemenin kötü bir şey olmadığı anlatılıyor olsa.
3-Biz, bedenimiz ve ruhumuz
Hani,
bu hayatta daha mutlu hissetmek için yapılması gerekenlerin listesi var ya;
sağlıklı beslenmek, egzersiz, meditasyon, hobi edinme, vb. İşte mutlu bir
annelik ve mutlu bebekler için de bunlara ihtiyacımız var.
Yoga,
pilates, yüzme, hiç biri olamıyorsa yürümek bile süper gelecektir. Vücudumuz doğumdan sonra nasıl bir hal alırsa
alsın, bizim hala değerli olduğumuz gerçeği bakidir. Doğum kilolarımız hakkında
gelen eleştirileri es geçmeli, bizim ne kadar güzel olduğumuzu söyleyen
kişilere kulak vermeliyiz.
Bizi
biz yapan şeylerden biri de yediklerimiz olduğuna göre, yediklerimiz sadece
bedenimize değil ruhumuza da yansıdığına göre, özellikle doğumdan sonraki ilk
dönemde, kendimize yemek yapamıyorsak çevreden destek almaktan çekinmemeliyiz.
Kesinlikle
ve kesinlikle annelik dışında bir uğraşımız olmalı; gün içerisinde 5 dakika
bile olsa bir yapboz ile ilgilenmek, yazı yazmak, kitap okumak, boya yapmak,
üretken olmak bize çok ama çok iyi gelecektir. Bu adımları daha hamile iken
başlatmak gerekli, çünkü karnımızdaki o bebekler, sadece besinleri değil,
bizim zihnimizdeki ve ruhumuzdakileri de yükleniyorlar.
4-Kitaplar,
kuramlar
Hamile
iken tonlarca kitap okuyanlardan mısınız? Bilgi edinmek güzel fakat asıl dikkat
edilmesi gereken şey kendi çocuğunu okumak. Bu kadar değişik karakter, aile
yapısı, fizyoloji ve farklı bebek varken, kitapların yazdığı kurallar ve
varsayımlar nasıl herkes için geçerli olabilir? Altın kurallar var elbette,
fakat bir kitabı sıkı sıkıya takip etmek ve bebeğimiz o kitaba uymuyor diye
üzülmek o kadar gereksiz ki! Çünkü o kuramları takip edemiyor olmak bir suç
değil, bir anormallik hiç değil. Bebeğimizi iyi okuduğumuz, ona sevgi
verdiğimiz ve nazik davrandığımız sürece işler yoluna girecektir. Mesela uyku
konusunda bir dolu akım gelip gitmekte, uzmanlar 10 senede bir fikir
değiştirmektedir. Oysa, bebeklerimizin nasıl uykuya daldığı herhangi bir
kitapla değil, onlarla alakalı bir konu; nasıl istiyorlarsa. İsim yapmış
akımları dinlemek yerine, kendimizi, bebeğimizi dinlemek ve biraz da kadim
bilgileri takip etmek süper olur.
5-Her kafadan bir ses…
Daha
hastaneden eve geldiğimiz anda başlayan ve çocuk 2 yaşına da gelse bitmeyen eleştiri,
tavsiye ve kararlar bazen bizde stres yaratabiliyor. İçlerinde çok değerli
olanları da var elbette fakat, yukarıdaki şıkta da değindiğim gibi, her bebek
kendine has olduğuna göre o bebek konusunda en uzman, bebeğin ne hissettiğini
hisseden kişiler bebeğin anne babasıdır. Anne sütünün yetip yetmediği, bebeğin
üşüyüp üşümediği, ne zaman oturduğu, ne zaman yürüdüğü, ne zaman konuştuğu,
kirli yerlerde mi süründüğü, suların içine girip oynadığı, uykusunun gelip
gelmediği, ne kadar zayıf, ne kadar kilolu, ne kadar uzun olduğu, kendi kendine
uyuyup uyumadığı gibi tonlarca ayrıntıda bir dolu soru ve talimat ile
karşılaşıyoruz. Doğru cevaplara sahip bir anne için dahi, sırf bu soruların
yöneltilmiş olması bile can sıkıcı olabiliyor. İşte bu soruların gelebileceği, tüm
bu yönergeleri nasıl karşılamamız gerektiği, yapabileceğimiz araştırmanın ne
olduğu keşke hamile iken anlatılsa.
6-Oyun
zamanları
Sıkça
rastladığım bir durum da, çocuğunu özel oyun merkezlerine götüremeyen,
montessori gbi ünlü olmuş uygulamaları çocuğuna yapamayan annelerin kendilerini
annelikte eksik hissetmesi. Hâlbuki günlük yaşamın içinde hepsi var; sadece
teknolojiden biraz uzaklaşmamız gerekiyor. Çocuğu ile gerçek anlamda oyun
oynamayı bilmeyen, çocuğuna sadece oyun oynatan annelere rastlıyorum. İlk
yapmamız gereken: uygun materyali çocuğumuza verip onunla ne yapacağı konusunu
tamamen ona bırakacağız, kafamızdaki o tuhaf yetişkin bilgilerinden birini bile
ona söylemeyeceğiz ve göstermeyeceğiz. İkinci olarak, onunla birlikte oyun
oynayacaksak eğer, gerçekten oynayacağız. Yani biz de çocuk ruhumuzu 100%
ümüzle ortaya koyacağız. Bizler özgür olmaz, yaratıcılığımıza güvenmez isek,
çocuklarımız da kendi yaratıcılıklarına güvenmeyebilirler.
7-Birliktelik ruhu
Avrupa’da
birçok şehirde, belediye destekli mekânları ya da yerel grupları görüyoruz.
Keşke bizde de olsa dediğim bir konu da bu. Elbette, çeşitli oyun merkezleri ya
da anneleri bir araya getiren oluşumlar var fakat ben daha gündelik hayatın
içine yerleşmiş bir iletişimden bahsediyorum. Sanal bir facebook grubundan daha
öte bir şey. Evimize yürüme mesafesinde olan, her gün gidebileceğimiz, diğer
annelerle buluşup sıkıntılarımızı paylaşabileceğimiz, öneri alabileceğimiz,
güzel olayları kutlayabileceğimiz, bu sırada da çocukların güvenli bir şekilde
oynayabilecekleri neredeyse bedava olan mekanlar. Bu şu an olmuyorsa, mutlaka
komşularımızla iletişime geçmeliyiz. Annelik konusunda da birbirimizi
iyileştirecek olan yine biz kadınlarız.
Yine
başa dönüyoruz: kadınlığını keşfetme ve birliktelik ruhunu güçlendirme.
Huzurlu
bir hamilelik geçirmeniz, keyifli bir annelik yaşamanız dileğiyle.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder